6 Temmuz 2010 Salı

   Kuzeydoğudan alıyoruz rüzgarı iki gündür...Muhabettimiz o biçim...Bu tatillerin benim için en keyifli ve keşifdar tarafı yepyeni, her biri birinden oldukça farklı insanlarla- mekanı yaşayanlarla- sofralar paylaşmak,tanışmak,aşinalaşmak....Gerçektan roman sayfalarından çıkmış insanlarlayım bu tatilde..O kadar doluyoruz ki her muhabettimizde Parol ile hırlaşmak yada zıtlaşmak gereği dahi duymuyoruz.Yani birbirimizle meşgul deiliz birçoklarının yaptığı gibi...
Bu enteresan kişilerden biri-ki beni gerçekten güldüren ve kendisini film gibi izleten bir vatandaş-dielim ki Şehzade olsun adı...Dieri ise gerçek anlamda bir norveçli balıkçı..Ona da Neutrogina diyelim...
Neutrogina doğma büyüme buralı yani Bektaş köylü.Kendisinin denize sıfır bir taş evi var,bu ev bizim Şehzadenin ''gecekondu mahallesi'!! dediği yerleşke içinde..Yok annem ölee kafada gecekondu konsepti yaratmayın hemen..Bu gecekondu muhiti yeşillikler ve binbir renkli maalesef adlarını bilemediği çiçekler içinde,3-4 adet mustakil taş evden oluşan bildiğin minyatür bir site..Ama bahçesinden çıktığın anda deniz kenarındasın..Şehzade'nin söylemine göre buralar esas Kasım-Aralık gibi çok feci oluyormuş..Dalgalar neredeyse sitenin!! girişine kadar bembeyaz köpükler bırakarak onlarla dalga geçiyormuş.'Yazları yavşak olyor yaaa'' diyor Şehzademiz...Norveçli balıkçımız Neutrogina ve Şehzade birkaç yıldır komun bir hayat kurmuşlar kendilerine,hoş burada herkes aynı.Arabaları kapının önünde-sürekli camı açık,anahtar üstünde-kimin arabası acaba die Parol ile sorup duruyoruz birbirimize...Balıkçı her gün olmasa da sık sık sefere çıkıp enteresan balıklarla dönüo..Dün akşam ilk defa hayatımda Fener balığı die bir balık yedim..Karpuz ve ben festival havasındayız hala güzelim balığın sayesinde...Muhteşem bir sofradaydık dün akşam,belki iddaalı mezelerimiz yoktu masada ama iddalı olmaktan da öte insanlarla anları,anıları paylaştık.Birbirinden her anlamdam farklı 6 karakter bir masada,film gibi yahu...
Şehzademiz, muhabbet kralımız,senelerce İstanbulda yaşamış,bir çok reklam ve sinema filmine yönetmenlik yapmış,güzel yerlerde yaşamış ama bir gün bir telefonla varını yoğunu satıp  herşeyi silip atmış ve buralara yerleşmiş..Hiiiç bakmamış arkasına...ailesi bile bağlamamış onu..Şimdi arada bir geliolarmış bu köye onu görmeye.
Şehzade ve Neutrogina nın bir sürü tuhaf ve feci komik hikayeleri var..Daha biz çok azını dinledik..Allahın Bektaş köyünden bir balıkçının mesela Nuri Bilge Ceylan ile toplantı yaptığını söylesem:)vardır daha da daha...
Akşamları muhabetler başlıyor.Bach ile girioruz sohbete,bi bakıoruz Kardeş Türküler'de Şehzademiz bize arap ezgileri dersi verior,sonraaa bi bakıoruz 76 kayıtlı Bülent Ersoy 'un teee o zamanlarki inanılmaz duru,naif yorumuyla sarsılıyoruz..Şehzademiz, Bülent Ersoy un okuduğu güftenin birkaç yerinde bizi durdurup 'baaa baaak nası ibnelik yapıo burada baaak duyuyo musun' dediği anda Bektaş köyünün yıldızlı gökyüzüne kahkalarımız yükselior...
Sabahları uyandığımızda hala muhabetin en komik yerlerini birbirimize hatırlatıp gülmeye devam edioruz yaa..Sen çok yaşa Şehzade....Şu güzel sohbetleri paylaştığım herkesin ÖMRÜNE BEREKET.....
Ne iyi etmişiz de mi Karpuz gelmekle...:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder